Ağız Kanseri tedavisi yapılırken, yalnızca ağız içi değil boğaz ve bademciklere kadar uzanan kısımda yer alan kanser hücrelerinin tedavisi gerçekleştirilmektedir. Ağız kanseri tedavisi, diğer kanser türlerinden farklı olarak doğrudan ilaçlı tedavi ile iyileşme sağlamaktadır.
İlaç tedavisi, hastalığın ilerleyen aşamalarında radyoterapi ya da cerrahi operasyonlara ek tedavi olarak uygulanmaktadır. Yan etkilerin problem oluşturmayacağı hastalarda ise kemoterapi uygulaması yapılabilmektedir.
Ağız Kanseri operasyonlarının ardından oluşan ağrıların ve şişliklerin giderilmesine yönelik iyileştirici tedaviler de uygulanmaktadır. Bu tedaviler, ilaç yoluyla olmakta aynı zamanda diyet uygulamasıyla da desteklenmektedir.
Ağız Kanseri Belirtileri Nelerdir?
Ağız kanseri belirtileri, yalnızca ağızda değil yüz bölgesinin iç ve dış kısımlarında da görülebilmektedir. Bilinen ağız kanseri belirtileri şu şekilde sıralanmaktadır:
- Ağzın iç bölgesinde, özellikle dudak kısmında uzun süre kalan yaraların fark edilmesi
- Bu bölgelerde görülen yaraların kanamalı şekilde devam etmesi
- Dişlerin sebepsiz yere düşmesi ya da çekilme durumu
- Boğazda oluşan şişlik nedeniyle yutma güçlüğü
- Boyun bölgesinde görülen şişlik veya bir kitle belirlenmesi
- Kulak bölgesinde zonklama şeklinde meydana gelen ağrılar
Tüm bu belirtiler ağız kanserine işaret etmeleri sebebiyle bir ya da daha fazlasının uzun süredir devam ediyor olması, bir uzman desteği almayı zorunlu kılmaktadır. Doktor tarafından belirlenen tanı sonucunda gerekli tedavi süreçleri başlatılmaktadır.
Ağız kanseri tedavisi sürecinde erken tanı çok önemlidir. Belirtilerin takip edilerek hastalığın erken dönemde tanılanması, kısa ve kolay tedavilerle kanser hücrelerinin yok edilmesini sağlamaktadır.
Ağız Kanseri Risk Faktörleri Nelerdir?
Ağız kanseri oluşumunda risk faktörleri hem çevresel hem de genetik faktörler ile açıklanmaktadır. Olası risk durumlarını şu şekilde sıralamak mümkün olmaktadır:
- Sigara kullanımı ve tütün ürünleri ağız kanserinin birincil risk faktörü olarak bilinmektedir. Bilinen ağız kanseri hastalarının çok büyük oranının sigara kullanıcısı olduğu tespit edilmektedir.
- Alkol tüketimi de sigara tüketimi kadar risk grubunda yer almaktadır. Alkol tüketiminin ne kadar yüksek olması o kadar çok risk durumu olduğunu göstermektedir.
- Güneş ışınları da dudağa olan etkisi sebebiyle ağız kanseri üzerinde önemli bir risk faktörü olarak bilinmektedir.
- Genetik faktörler de tüm kanser türlerinde olduğu gibi ağız kanserinde de önemli bir risk faktörü olarak bilinmektedir. Aile üyeleri içerisinde ağız kanseri olan herkes için risk durumu söz konusudur.
Ağız kanseri tedavisi süreçlerinde tüm bu dışsal risk faktörlerinin ortadan kaldırılması hedeflenmektedir. Aksi durumda hastalığın tekrarlama durumu oluşmakta ve tedavi süreci yeterli düzeyde iyileştirme sağlayamamaktadır.
Ağız Kanserinin Tanı Yöntemleri Nelerdir?
Ağız kanserinin teşhisinde erken tanı oldukça önemli olmaktadır. Hastanın belirli periyotlarda diş hekiminden randevu alması ve muayene olması ile erken teşhis mümkün olmaktadır. Ağız kanserinden şüphelenebilmesi için doktorun muayene sırasında; ağız içerisinde, dilde, yanaklarda, diş etinde, ağız tabanında veya dudaklarda yara ya da şişlik ile karşılaşması gerekmektedir. Görülen yara veya şişlikten şüphelenileceği için biyopsi yapılmaktadır. Hasta lokal veya genel anestezi altındayken alınan parça mikroskop ile incelenmektedir. İncelemeler sonucunda kanser hücresi olup olmadığı yönünde bir karara varılmaktadır.
Kanser hücresinin tespit edilmesi durumunda; öncelikle kaçıncı evrede olunduğunun belirlenmesi gerekmektedir. Bu sayede tümörün bir başka organa yayılıp yayılmadığı tespit edilebilmektedir. Direkt grafiler, bilgisayarlı tomografi, magnetik rezonans görüntüleme, endoskopik muayeneler, laboratuar tetkikleri yapılarak bir tedavi planı oluşturulmaktadır. Gerekli tanı yöntemleri sonucu ağız kanseri olduğu erken teşhis edilmiş olan bir hastanın iyileşme olasılığı yaklaşık %90’a ulaşabilmektedir.
Ağız Kanseri Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Ağız kanseri tedavi yollarına bakıldığında; ilk akla gelen kemoterapi olmaktadır. Kanser hücrelerinin çoğalmaması için çeşitli ilaçlar kullanılmaktadır. Ayrıca kemoterapinin cerrahi veya radyoterapi ile beraber uygulanması da görülebilmektedir. Ancak kemoterapi ilaçlarının yan etkileri bulunmaktadır. Karaciğer ve böbrek üzerinde olumsuz etkileri vardır. Bu etkiler ise geçicidir. Saç dökülmesi, bulantı, kusma, iştah kaybı, halsizlik gibi yan etkileri de vardır. Bunun yanı sıra; kemoterapi ilaçları, bağışıklık sistemini geçici olarak zayıflatmaktadır. Dolayısı ile hasta enfeksiyonlara açık bir hale gelmektedir.
Ağız kanserlerinin cerrahi tedavilerinde tümörün kendisinin ve çevre dokularının çıkarılması için lenf bezelerinin temizlenmesi gerekmektedir. Cerrahi işlem sonrasında yeme zorlukları olabilmektedir ve dolayısı ile hastanın ağrı tedavisi de görmesi gerekmektedir. Cerrahi işlemlerde ödemin ve şişliğin düzelmesi yaklaşık olarak birkaç hafta sürmektedir. Cerrahi tedavi sonrasında hasta iyileştiğinde; kemoterapi veya radyoterapi gerekip gerekmediğinin kararı verilmektedir.
Ağız Kanserinin Tedavi Edilmemesi Durumunda Ne Yaşanır?
Ağız kanseri tedavi edilmezse, daha geniş bir alana yayılmaktadır. Bu da yayıldığı bölgelerde ağrı, fonksiyon kaybı, kalıcı yüz ve ağız deformasyonları ve ölüm gibi durumlara neden olabilmektedir. Bu nedenle kanserin erken teşhis edilmesinin yanı sıra, ağız kanseri tedavisinin uygulanması da oldukça önemlidir.
Ağız Kanserinin Tedavisindeki Başarı Oranı Yüksek Midir?
Ağız kanser başarı yüzdesi oldukça yüksektir. Erken teşhis edildiğinde ve tedavi edilmeye karar verildiğinde hastaların iyileşme oranı oldukça yüksek olmaktadır. Özellikle 2 cm’den daha küçük lezyonlarda iyileşme oranı yüksek olmaktadır. Lezyonlar küçük boyuttayken tedavinin yapılması gerekmektedir. Çapı 1 cm olan ve 1 gram ağırlığındaki lezyon yaklaşık olarak 2.5 ile 8.5 yıl arasında bir sürede oluşmaktadır. Bu yüzden de lezyonların erken teşhis edilmesi başarı oranını arttırmaktadır.
Ağız Kanserinde Ağrı Görülür Mü?
Ağız kanserinde ağrı hissedilmesi, zaman içerisinde olabilmektedir. Ancak ağız kanseri başlangıcında herhangi bir ağrı hissedilmemektedir. Kanserin ilerlemesi ile beraber ağız içerisindeki problemler artmaktadır ve bu problemler ağrı yaşanmasına neden olmaktadırlar. Ancak hastanın kendi kendisine ağız kanseri belirtileri gösterdiğini fark etmesi oldukça güç olabilmektedir.
Gelişen tümör ağrı vermediği için fark edilemeyebilmektedir. Ancak bu tümör yayılarak kanamaya sebep olabilecek ülser oluşumlarına neden olabilmektedir. Dolayısı ile düzenli doktor kontrollerine giderek ağız kanseri belirtisi gösterilip gösterilmediği tespit edilmelidir. Önlem amaçlı ağız kanseri tedavisine başlanmalıdır. Dil kanseri olan hastalar oldukça fazla acı çekmektedirler. Dilleri sert gibi bükmeleri de mümkün değildir. Yutkunma zorluğu yaşamaktadırlar ve uyuşmuşluk hisleri de bulunmaktadır. Ayrıca konuşmalarında da problem olabilmektedir.